Avukat Rabia Akpınar

Home / Avukat Rabia Akpınar
0 Comments 5 Mart 2024

Sigortalının Ölümü Halinde Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi

 
  1. Sosyal sigorta ilişkisi, iş ilişkisinden farklı olarak yalnızca işveren ile sigortalıyı değil sigortalının hak sahiplerini de kapsamaktadır[1]. Sigortalının hak sahipleri SSGSSK m. 3/1 b.7 hükmünde “Sigortalının veya sürekli iş göremezlik geliri ile malûllük, vazife malûllüğü veya yaşlılık aylığı almakta olanların ölümü halinde, gelir veya aylık bağlanmasına veya toptan ödeme yapılmasına hak kazanan eş, çocuk, ana ve babasını (…) ifade eder.” şeklinde sayılmıştır. Doktrinde sigortalının ölümü halinde hak sahiplerinin de hizmet tespit davasını açabilecekleri kabul edilmiştir[2]. Söz konusu husus,hukuki yarar şartı bakımından incelendiğinde sigortalının ölümü halinde ölüm aylığına hak kazanma bakımından gerekli olan prim ödeme gün sayısı veya sigortalılık süresinin tamamlanması için hak sahiplerinin bu davayı açmakta hukuki yararının olduğu kabul edilmelidir[3]. Nitekim Yargıtay da bir kararında “Müteveffanın hak sahiplerine ve bu arada davacı eşine, Sosyal Sigortalar Kurumunca bağlanacak gelirin doğru belirlenebilmesi açısından, gerçek ücretin saptanmasında davacının hukukî yararı bulunduğu. Olayda tespit davası açılabilmesinin koşulların mevcut olduğu gerekçesiyle direnilmiştir. Gerçekten de iddianın ileri sürülüş biçimine ve özellikle, davalı işverenin ücrete ilişkin iddiaya karşı çıkmış olmasına göre müteveffanın gerçek ücretinin dava yoluyla saptanmasında, davacının hukukî yararı bulunduğu kuşkusuzdur.”[4] şeklinde hüküm tesis ederek bu hususu benimsemiştir.
  2. Doktrinde bazı yazarlar sigortalının ölümü halinde hizmet tespit davasını açabilecek hak sahiplerinden “sigortalının mirasçıları” olarak bahsetmektedirler[5]. Ancak sigortalının ölümü ile hak sahiplerine bağlanacak olan ölüm aylığı miras hukuku ilişkisinden bağımsız olan, sosyal güvenlik mevzuatından doğan ve terekeye dahil edilmeyen bir haktır[6]. Bilakis mirası reddetmiş olan bir mirasçı dahi yasal şartların oluşması halinde hak sahibi olabilecektir[7]. Nitekim Yargıtay bir kararında “Hâl böyle olunca anılan Kanun kapsamında, sosyal sigorta yardımlarından yararlanma koşullarının (hak sahipliğine ilişkin olanlar da dahil olmak üzere) miras hukukuna göre mirasçılık sıfatından ayrı olduğu, mirasçı olamamanın hak sahipliği niteliğini etkilemeyeceği açık bulunmakla (…)”[8] şeklinde hüküm tesis ederek hak sahipliğini mirasçılık sıfatından ayrı tutmuştur.
  3. Belirtmek gerekir ki hak sahiplerinin hizmet tespit davası açabilmeleri için sigortalının sağlığında beş yıllık hak düşürücü sürenin geçmemiş olması gerekmektedir[9]. Bunun yanı sıra sigortalının, henüz dava açma süresi dolmadan vefat etmesi halinde dava açma süresinin nasıl belirleneceği hususunda Kanunda açık bir düzenleme olmadığı gibi doktrinde de bir görüş birliği bulunmamaktadır. Öne sürülen bir görüşe göre hak sahipleri için dava açma süresi, sigortalının ölüm tarihinden itibaren yeniden başlar[10]. Öne sürülen bir diğer görüşe göre ise hak sahiplerinin dava açma süresi, sigortalının kalan dava açma süresi kadardır[11].
  4. Sigortalının ölümü halinde hak sahiplerinin dava açma süresine ilişkin yargı kararlarında da bir görüş birliği bulunmamaktadır. Yargıtay eski tarihli bir kararında “Gerçekten, hak düşürücü sürenin gerçekleşmesine çok az bir süre kala, miras bırakanın ölmesi halinde hak sahibinin, daha sorunu kavramadan ve dava hakkına ilişkin kanıtları toplayıp, davasını açma imkanını sağlayamadan hak düşürücü sürenin gerçekleşmesi durumunda Yasa`ca amaçlanmayan bir durumun ortaya çıkması olağandır. Bu tür bir sonuç ise hem adalet duygusuna hem hak arama özgürlüğünün özüne aykırıdır. Esasen hak sahibi yönünden, hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediğinden söz edebilmek için, öncelikle, muris yoluyla bu kişiye sigorta kollarından bir hakkın intikal etmesi koşuluyla talep hakkının doğması gerekir. Kişinin, henüz sigorta kollarından birine ilişkin hakkının doğmadığı ve miras bırakanın sağlığında kullanıp kullanmayacağı belli olmayan ve bizatihi ona ait dava hakkına ilişkin hak düşürücü sürenin aynen, hak sahibine uygulanması düşünülemez.”[12] şeklinde hüküm tesis ederek hak sahipleri bakımından dava açma süresinin ölüm tarihinden itibaren başlatılması gerektiğine karar vermiştir.
  5. Yargıtay’ın daha sonra bu görüşünden döndüğü görülmektedir. Zira Yargıtay 2014 tarihli bir kararında “Hizmet tespitine ilişkin hakkın kullanılması da 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde 5 yıllık bir hak düşürücü süre ile sınırlanmıştır. Bu süre hizmetin geçtiği yılın sonunda başlar. Hiçbir şartta uzamaz. Bu nedenle mirasçılar için de bu süre, hizmetin geçtiği yılın sonunda başlar ve 5 yılın geçmesiyle hak düşürücü süre tamamlanır. Murisin bu hakkı kullanmadan ölmesi halinde mirasçılar için 5 yıllık hak düşürücü süre ölüm tarihinden itibaren yeniden başlamaz. Mirasçı hakkın doğduğu tarihten itibaren Kanunda öngörülen süre içerisinde bu hakkını ileri sürebilir. Özetle mirasçılar, murisin ölümünden sonra ancak kalan süreyi kullanabilirler.”[13] şeklinde hüküm tesis etmiştir.
  6. Hukuk Genel Kurulu ise bir kararında sigortalının ölümü halinde yeni bir beş yıllık sürenin söz konusu olmayacağını belirtmiş ve “Sigortalının dahi yaşarken 5 yıllık hak düşürücü süreyi geçirmesi hâlinde kanunen kullanamayacağı bir hakkı mirasçılarına tanımak hukuka aykırıdır. Sigortalının süresi içerisinde dava açmayarak düşen hakkını ölümünden sonra mirasçılarının yeniden isteme hakkından söz edilemeyeceği gibi hak düşürücü süreye uğrayarak ölen bir hak mirasçıları vasıtasıyla yeniden canlandırılamaz. Tüm bu hususlar göz önüne alındığında sigortalının mirasçıları yönünden de hak düşürücü sürenin hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl olarak hesaplanması gerekmektedir.”[14] şeklinde hüküm tesis etmiştir.
  7. Kanaatimizce Yargıtay’ın güncel tarihli içtihadı daha isabetlidir. Zira niteliği gereği hak düşürücü sürenin durması yahut kesilmesi söz konusu değildir. Hizmet tespit davalarına ilişkin öngörülen beş yıllık dava açma süresinin hak düşürücü süre olarak nitelendirilmesi halinde söz konusu sürenin herhangi bir sebeple kesilmesi yahut durması mümkün olmayacaktır. Sigortalının ölümü halinde hak sahiplerine dava açmak için yeni bir beş yıllık sürenin tanınması da sürenin hukuki mahiyetine ters düşecektir. Bu sebeple sigortalının mirasçıları yönünden de hak düşürücü sürenin hizmetin geçtiği yılın sonundan itibaren beş yıl olarak hesaplanması kanaatimizce daha isabetlidir.
 
  • [1] Meltem Öztürk, Sosyal Sigortalar Hukukunda Hizmet Tespit Davası, 96; Ercüment Özkaraca ve Merve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, MESS Sicil İş Hukuku Dergisi (S. 48, 2022), 59.
  • [2] Halil Yılmaz, “Yargıtay Kararları Işığında Sigortalı Hizmetlerin Tespiti Davalarında Süre”. Çimento İşveren Dergisi (C. 30, S. 2, Mart/2016), 17; Öztürk, Hizmet Tespit Davası, 96; Merve Yücel, Sigortalı Hizmetlerin Yargı Kararıyla Tespiti (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2016), 84; Orhan Rüzgar, “Sigortasız Çalışmaların Tespiti Davaları ve Hak Düşürücü Süre”, İstanbul Barosu Dergisi (C. 91, S. 4, 2017), 146; Erdal Arap, Hizmet Tespit Davaları, 108; Özkaraca ve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, 59.
  • [3] Özkaraca ve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, 59; Merve Yücel, Sigortalı Hizmetlerin Yargı Kararıyla Tespiti (Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, 2016), 84.
  • [4] Y. HGK., 25.05.1983 T., E. 1981/9-1157, K. 1983/564 (Kazancı Hukuk, E.T.: 26.04.2023).
  • [5] Öztürk, Hizmet Tespit Davası, 96, 97.
  • [6] Özkaraca ve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, 60; Sabahattin Yürekli, “Sosyal Güvenlik Hukukunda Özel Bir Durum: Muristen Bağlanan Aylık, Mirasın Reddi Halinde Kesilir mi? (Mirasın reddinin destekten yoksun kalma ve manevi tazminat hakkına olan etkisi)”, MESS Sicil İş Hukuku Dergisi (S. 20, Y. 2010), 148.
  • [7] Yürekli, “Muristen Bağlanan Aylık, Mirasın Reddi Halinde Kesilir mi?”, 148, 149; Öztürk, Hizmet Tespit Davası, 98.
  • [8] Y. 10. HD., 9.11.2010 T., E. 2009/7798, K. 2010/15275 (Kazancı Hukuk, E.T.: 24.03.2023).
  • [9] Öztürk, Hizmet Tespit Davası, 97, 98; Özkaraca ve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, 61; Yücel, Sigortalı Hizmetlerin Tespiti, 84; Orhan Rüzgar, “Sigortasız Çalışmaların Tespiti Davaları ve Hak Düşürücü Süre”, İstanbul Barosu Dergisi (C. 91, S. 4, 2017), 148.
  • [10] Öztürk, Hizmet Tespit Davası, 97.
  • [11]Yılmaz, “Süre”, 17; Arap, Hizmet Tespit Davaları, 80; Özkaraca ve Akkaya, “Hak Sahiplerinin Hizmet Tespit Davası Açma Süresi”, 69.
  • [12] Y. HGK., T. 2.12.1998 E. 1998/21-826, K. 1998/855 (Kazancı Hukuk, E.T.: 23.04.2023); benzer yönde bkz. Y. 21. HD., 02.04.2001 T., E. 2001/2381, K. 2001/2498.
  • [13] Y. 21. HD., 25.03.2014 T., E. 2013/5130, K. 2014/5809 (Kazancı Hukuk, E.T.: 23.04.2023).
  • [14] Y. HGK., 4.02.2020 T., E. 2018/171, K. 2020/75 (Kazancı Hukuk, E.T.: 23.04.2023).